17 Nisan 2014 Perşembe

ALAÜDDEVLE - 11. DULKADİR BEYİ


  
     (1480-1515)
 
ALAÜDDEVLE BOZKURT

Osmanlı Padişahı II. Bayezid`in kayınpederi olan A. Bozkurt Bey önceleri damadı ile beraber hareket etti.
HATA

Ancak sonraları Memluklular'a yanaştı. Osmanlı Devleti`nin yerine atadığı kardeşi Şah Budak Bey`i Memluklar`ın yardımı ile yendi.   Bu savaştan sonra kardeşi Şah Budak Kahire'ye gönderilerek idam edildi.

FATİH EL KOYDU

Memluk Sultanı Kayıtbay'ın desteği ile Şahbudak Bey ikinci kez Dulkadir Beyi olarak tayin edildi. Ancak Osmanlı Sultanı Fatih, yanında bulundurduğu Şahbudak'ın kardeşi Alâüddevle Bozkurt’a destek vererek Onun Dulkadir Beyliği'ni 1480'de ele geçirmesini sağladı.

YAVUZ’UN DEDESİ

Alaüddevle Bozkurt Bey, ilk yıllarında, Osmanlı'ların yanında yer aldı. Üzerine gönderilen Memluk Ordularını mağlup etti. Dulkadir Beyliği yüzünden Osmanlı-Memlük ilişkileri bozuldu. Çukurova'da hakimiyet mücadelesi yüzünden başlayan Osmanlı-Memlük savaşları 1485-1491 yılları arasında devam etti. Alaüddevle Bey,  kızı Ayşe'yi II. Beyazıt’a verdi. Bu evlilikten Yavuz doğdu. Böylece Alaüddevle, Yavuz'un dedesi oldu.

SAVAŞI KAZANDI

Alâüddevle Bozkurt, 1483 Temmuz'unda Memlûkluların elinde bulunan Malatya’yı kuşattı. Onun bu hareketi üzerine Sultan Kayıtbay Suriye valilerine sefere çıkmalarını emretti. Şubat 1484 Yılında Memlûklularla Dulkadir kuvvetlerinin Elbistan'da yaptıkları savaşı Alâüddevle Bozkurt kazandı.

TEHLİKE BÜYÜKTÜ

Savaşın arkasından Sultan Kayıtbay,  Mısır ordusunu seferber etti. Alâüddevle Bozkurt Bey, tehlikenin büyüklüğü karşısında Sultan Bayezid’den  yardım talep etti. O da Yakup Paşa emrinde bir kuvvet gönderdi. 1484  Eylül’ünde  Elbistan ovasında yapılan savaş,  Dulkadirli-Osmanlı birliklerinin zaferi ile neticelendi.

YENİ DÜŞMAN

XVI. yüzyıl başlarında Dulkadirli Beyliği’nin karşısına yeni bir düşman daha çıktı.  Safevî Devleti hükümdarı olan Şah İsmail, Alaüddevle'nin kızını istedi. Bozkurt Bey bu isteği reddedince Safevî Devleti ile arası açıldı. Öte yandan,   Akkoyunlular'ın zaafından faydalanarak Diyarbakır’ı ele geçiren Dulkadirliler’e kin güden  Şah İsmail bu bölge üzerine yürüdü.

BENLİ SULTAN

Daha önce Alaüddevle, kızını isteyen Şah İsmail'e  BENLÜ HATUN’u   vermeyerek Şah İsmail'in  gazabına maruz kalmıştı.   Osmanlı  topraklarından geçerek Elbistan'a kadar gelen Şah İsmail'e karşı ülkesini koruyamayacağını anlayan Alaüddevle, sarp Turna dağlarına kaçarak Memlûklular ile Osmanlılar'dan yardim istedi. Memlûklular bu yardım isteğini cevapsız bıraktı. Osmanlılar’ın gönderereceği yardim ise kışın  bastırması üzerine gerçekleşemedi. 1507 Yılında Şah İsmail, Dulkadiroğlu illerini  yakıp yıkarak ülkeyi harabeye çevirdi. Harput kalesini ve Diyarbakır’ı zabdetti.

İHANET

Osmanlılar'ın desteği ile Dulkadirli Beyliği’nin başına geçmiş olan Alaüddevle Bozkurt Bey, Osmanlı kuvvetlerinin Memlûklulara yenilmesinden sonra  Osmanlılar’dan yüz çevirerek Memlûkler’e yanaştı.

YAS

1510’da Alaüddevle, yanında oğulları Şahruh ve Ahmet olduğu halde 14 000 kişilik ordusu ile Diyarbakır’a yeniden saldırdı ise de Şah İsmail ve emiri Ustaclu Muhammed’e yine yenildi. Esir düşen bazı  oğulları katledildi. Şahruh’un oğulları Mehmet ve Ali, Şah İsmail’e gönderildi. Daha sonra bu iki genç Şah İsmail tarafından affedilerek   emirlikler verildi.
Oğullarının kaybına çok üzülen Alaüddevle Bey, siyahlar giyinerek uzun zaman matem tutu.
Bundan sonra, bir ara, kısa sürse olsa Safavîler’le Dulkadirliler arasında barış hüküm sürdü. Artık,  Memluk Sultanı Kansu Gavri ile bir problem yok gibiydi.

CEZALANDIRACAK

Fakat   Alaüddevle, torunu Yavuz Sultan Selim’in Osmanlı tahtına çıkışını tebrik etmediği gibi, Yavuz’un bazı saldırılarında Şah İsmail’e destek bile vermişti.
Yavuz, Çaldıran seferine giderken, Alaüddevle Bey’e, “Emmim Alaüddevle Bey Hazretlerine” diye başlayan bir mektup yazarak yardıma çağırmıştı, Alaüddevle, kardeşi Şehsuvar Bey’in oğlu Ali Bey’i Yavuz’un himaye etmesine içerlediğinden yardım etmediği gibi, Yavuz’un levazımatçılarına yem ve iaşe satışını ülkesinde yasakladı. Bununla da yetinmeyip, Osmanlı’nın artçı birliklerine baskınlar yaptı, yem ve iaşeleriyle birlikte atlarının bir kısmını çaldırdı, yağmalattı. Alaüddevle,  bir daha Osmanlılar’ın atlarının yem ve iaşelerini vurdurunca (ki, sayısız hayvan açlıktan ölmüştü) Yavuz Dulkadirli ülkesinin fethi sırasının geldiğine karar verdi.
Yavuz,  5 Haziran 1515’te Sivas’tan Rumeli Beylerbeyi Sinan Paşa komutasında Elbistan’a 30.000 kişilik bir ordu gönderdi. Şehsuvaroğlu Ali Bey’in kılavuzluğu ile, ordu Elbistan’a ilerlerken,  kendisi de asıl ordusu ile İncesu’ya gelip harekatı izlemeye başladı.

SAVAŞ BAŞLADI: Osmanlı Ordusu ile Alaüddevle  Ordusu arasında Göksun'de   şiddetli çarpışmalarla  savaş başladı.
Alaüddevle  bozguna uğradı.  Elbistan’ın güneyindeki Turna Dağına çekildi. Sinan Paşa onu takip ederek bir kez daha bozguna uğrattı.
Alaüddevle, haremini ve hazinesini Turna Dağı’nın derinliklerine  yollayarak, 13 Haziran 1515’te  30.000 kişilik ordusu ile  Göksun ile Andırın arasındaki Ördekli mevkiinde  Sinan Paşa kuvvetlerini karşıladı.  İki ordu karşılaşınca Ali Bey atını ileri sürerek, babası Şehsuvar Bey’in izzet ve ikramına nail olmuş ve O’na sadık kalmış olan Türkmenleri kendi safına geçmeye davet etti. Böylece, bir kısım Türkmenlerin saf değiştirmesini sağladı.
Kanlı bir çarpışmadan sonra,

ÇOBAN ÖLDÜRDÜ

Bir seyis, 90’lık Alaüddevle’yi altedip başını kesti ve Sinan Paşa’ya gönderdi. Seyis, Alaüddevle’yi hoşuna gittiği elbisesi için öldürmüş, fakat sonra bey olduğunu anlamıştı. Savaşta, birçok Dulkadirli ileri gelenleri öldü  ya da esir oldu.

1515 Yılında Alaüddevle’nin başı Göksun’da Yavuz’a sunuldu.

MESAJ:  Yavuz, Şehsuvaroğlu Ali Bey’i Dulkadirliler’in başına geçirip, Alaüddevle ile bir oğlunun ve vezirinin kesik başlarını (bozulmasın diye) bal dolu tenekelere koyup, Kahire’ye gönderdi. Bununla, Kansu Gavri’ye, “sıra sana geldi” mesajını gönderiyordu.

1. Defa elçi gönderen Kansu Gavri,   Dulkadirli topraklarının bir kısmını   Alaüddevle’nin   oğullarına bırakılmasını,  istedi.
Yavuz:  “Kılıçla aldığım yerleri ancak kılıçla teslim ederim.” cevabını verdi.

2. Defa, Mısır sultanı, Yavuz´a elçi  göndererek, eskiden olduğu gibi bundan sonra da, Dulkadirli camilerinde kendi adına hutbe okunmasını istedi  Yavuz gelen elçiyi:  “Koca Çerkez erse yurdunda devam ettirsin ” diye geri yolladı.

Alaüddevle’nin başsız cesedinin Ulu Camii güneyindeki bahçede  gömülü olduğu ihtimal dahilindedir.

Bu tarihten itibaren, Dulkadirli ülkesinde Yavuz adına hutbe okundu ve yavaş yavaş Osmanlı hakimiyeti tesis edildi.
Osmanlilar'in yüksek hakimiyetinde kalmak  üzere, böylece, Sehsuvar-oğlu Ali Bey , Dulkadirli Ülkesinin 12. ve son yöneticisi oldu.
  
ESERLERİ

Dulkadiroğullarından Alâüddevle Bozkurt Bey,
Maraş’ta, Bektûtiye Camii ve medresesiyle,
Kadirli, Bahçe, Antakya, Antep, Bozok, Andırın, Kırşehir ve Elbistan’da cami, medrese, imâret, türbe ve zâviye gibi eserler yaptırmıştır.

-------------------------------------------------------

NOT: Alaüddevle’nin ölümü hakkında araştırmacı Besim Atalay şu görüşü bildiriyor:

"Turna Dağında yenilen Alaüddevle askerleriyle beraber Andırın, Yenicekale dağlarına  kaçar, asker açlık ve sefaletten kırılır. Alaüddevle paşasına. "asker ne oldu." diye sorar. Paşadan, "asker sır oldu." Cevabını alır. Ondan sonra o dağların adı SIR Dağları adını alır.
   Tek başına kalan ihtiyar emir rastladığı bir çobana:
"Al şu silahı vur, öldür beni" der.
Çoban, "Seni öldürürsem beni de öldürürler" diye cevap verir. Bunun üzerine yanında taşıdığı bir heybe altını çobana veren Alaüddevle:
"Bunlar senin olsun, beni şu canımdan kurtar" der.

Çoban Emir'i dağın zirvesine çıkarır, burada Alaüddevle'yi  öldürür.

Kellesi, alınır. Gövdesi orada kalır.
Dört oğlu ve kardeşi cesedini  Çuhadarlı civarına taşır. Kale Kısığı diye bilinen yere de  kabrini yaparlar.

----------

Söylenene göre Alaüddevle'yi öldüren çobanın torunları hala Andırın'da yaşamaktadır. Bunlara Çıngıllıoğulları denmektedir. O günden beri sözkonusu ailenin fertleri dert çekmekte imiş. Kör, topal, felçli, deli vs.. 

SONUÇ:  Alaüddevle kızı Ayşe Sultanı Osmanlı Padişahı II. Beyazit'e verdi.
                1. Alaüddevle, Osmanlı Padişahı II. Beyazit'in kayın babası,
                2. Alaüddevle, Osmanlı Padişahı Yavuz'un dedesidir.
-------------------------------------------------------            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder