25 Ağustos 2016 Perşembe

HANİFİ YILMAZ


  DOĞUMU: 1953 Kahramanmaraş doğumlu.
  ÖĞRENİMİ: İmam Hatip Lisesi ve Ticaret Lisesinden sonra Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Ekonomi Maliye Bölümünden mezun oldu.

  Sekiz yaşında babasını  kaybetti. Yoksulluk denilen çilelerle tanıştı.

YAPTIKLARI
1. 1975-76 Yıllarında Çalışma Bakanlığının çeşitli birimlerinde iki yıl memurluk yaptı.
2. 1980 ile 1990 arasında İstanbul'da hayat mücadelesi devam etti. Bakırcılık imalatı ile tanıştı. Çetin İstanbul hayatının ardından ağabeyinin ani vefatı üzerine tekrar memleketi Kahramanmaraş'a döndü, Bakırcılık işletmeciliğinde on yıl müdürlük yaptı ve emekli oldu.
3. Özel sektörde İdarecilik yaptı.
4. 20 yıl Bakırcılık işletmeciliği yaptı.

MEDENİ HALİ: Bir erkek, iki kızı ve yedi torunu var.
  Emekli.

EDEBİ HAYATI: Bir süre şiire ara verse de boş durmadı. Yazdıklarının beğeni toplaması karşısında şiire yeniden ağırlık verdi.

  Şiirleri, USARE ve VESSELAM dergilerinde yayınlanıyor.

ESERLERİ
· VUSLATIN IRMAKLARI kitabı yayında.
· AMENTÜNÜN DİVANI ve GAZEL isimli şiir kitaplarının hazırlığı içinde.
----------

şiirlerinden örnekler

ÇAY VE MEHTAP

Yine mehtaba daldım, seyre derman az gelir
Hülyalarım karışır, gönle ferman az gelir

Bir asil çayın demi, dostluk ederken bana
Karıştırırken sesi, sanki ruha saz gelir

Ay kurtulsun buluttan, Cemaliyle parlasın
Sevdalı gönüllere, Seyr-i Nurdan haz gelir

Binbir temâşâ ile geçer gider ilkbahar
Sevdadan titreyene, şifa olur yaz gelir

Kalbi hüşyar olanlar, Mevlâ'sını dost bilir
Elin Arşa uzatır, dillere niyaz gelir

Bulutlar arasında, yine saklandı mehtap
Ziyasını kıskanır, göndermeye naz gelir

Sevda nedir bilmeyen, gam yükünü çekmeyen
Yalan olur dünyası, ecel ona tez gelir

Gökte mehtap yerde ben, yalnızlık çilesinde
Küsme sakın cihana, Azrail bir kez gelir

Şairin mısraları, mehtap ile demlenir
Gönül seyranındadır, söze imtiyaz gelir

Yılmaz, sakın aldanma, dünyanın hevesine
İmtihanı kaybetme, nefis çok kurnaz gelir

VUSLATIN IRMAKLARI- Hanifi YILMAZ

----------

DÜNYAYI CENNET SANDIK

Bölüşemedik seni, ölüm yok gibi durduk
Aldandık nefsimize, kötü planlar kurduk
Haklı haksız bilmeden, birbirimizi vurduk
Dünya, değer misin sen! Herkes neyine vurgun!
Bütün güller hep soldu, gönül yorgun, kalp yorgun

Hem cenneti unuttuk, câzibene aldandık
Gerçek mutlu hayatı, sende buluruz sandık
Mevlâ'dan ayrıldıkça, sahteliklere kandık
Dünya, değer misin sen! Herkes neyine vurgun!
Bülbülleri susturdun, güller solgun, kalp yorgun

Süleyman Nebi vardı, cam sarayı havada
Kurda kuşa emreder, kimse kalmaz yuvada
Yok saltanattan eser, kimler kaldı sarayda
Dünya, değer misin sen! Herkes neyine vurgun!
Nice Sultanlar yuttun, gönül dargın, kalp yorgun

Bir garip dünyasın ki, çatık kaşa değmezsin
Bütün canlar yok olur, sen de bunu bilmezsin
Kıyamet koptuğunda, yok olur hiç gelmezsin
Dünya, değer misin sen! Herkes neyine vurgun!
Zaman mekan kaybolur, ruhlar yorgun, kalp yorgun

Dost olanlar söylesin, nizah ve kavga niye
Mutlu olmak istersen, saygı göster sevgiye
Her canlıya sonunda, ecel gelir hediye
Dünya, değer misin sen! Herkes neyine vurgun!
Bir sûra dayanamazsın, zaman yorgun, kalp yorgun

Ey dünya bilmez misin! Senden gelir mayamız
Hakk'ın rızası için, gayri yoktur davamız
Haddini bilmeyene, hadd bildirir Mevlâ'mız
Dünya, değer misin sen! Herkes neyine vurgun!
Tüm canları yutarsın, Yılmaz yorgun, kalp yorgun

VUSLATIN IRMAKLARI - Hanifi YILMAZ

----------


SEVDİK BE USTA

İlk mektepten sonra, babam ile ben
Meslek için sana, geldik be usta
Acı tatlı günler, geçip giderken
Ekmeği bölüştük, yedik be usta!

Edep, âdâb, sanat, senden öğrendik
Haksız durumları, beraber yendik
Âdil davranmayı, şiar edindik
Haklıyı haksızı, bildik be usta!

Bilirim hakkın çok, hiç ödeşemem
Hîleli kazanca, helal diyemem
İhanet edene, selam veremem
Beraber çok hain, gördük be usta!

Çıraklık, kalfalık, devam ederken
Saçlarım uzadı, bıyık terlerken
Bir ayna, bir tarak, erkeklik derken
Sevda kapısına, düştük be usta!

Bir Sevda ki, geldi, ruhumu sardı
Kalbe ateş düştü, benzim sarardı
Daha önümüzde çok işler vardı
Aşkın pınarından, içtik be usta!

Sevda çekmek benim, alın yazımmış
Aşkın ızdırabı, kalbe kazınmış
Usta! Sevdiğim kız, senin kızınmış!
Sakın ha! Hor görme, sevdik be usta!

Sevdanın çilesi, ne zormuş meğer
Severken cânânı, ölmeye değer
Lâyık görür isen, bizi sen eğer
Himmet eyle bize, sevdik be usta!

Bakışların bize, geldi pek yaman
Sevdamıza baktın, görmedin güman
Büyüklük gösterdin, bize her zaman
Teşekkürler sana, sevdik be usta!

VUSLATIN IRMAKLARI- Hanifi YILMAZ
İnsan olanları sevdik be dostlar!


------------------

AÇIKLAMA 

Görüntünün olası içeriÄŸi: 2 kiÅŸi, Hanifi Yılmaz dahil, oturan insanlar  Hanifi Yılmaz eski ile yeniyi birlikte götürmek istiyor. Acaba başarabilecek mi? diye düşünürken daha şiiri okumamız tamamlanmadan içimize dolan his “evet” diyor.
  Kelimeler hem bizden hem de sizden. Bir dizede çok ağır kelime kullanıyor. “Aman sende” dememiz başlamadan ikinci dizedeki hafif kelimesi geliyor. Bu karşılıklı kullanımların dörtlüğü güzelleştirdiğini görüyoruz. 

  Hanifi Yılmaz’ın ses uyumuna dikkat ederek, kalın ve ince harfleri eşitçe kullanma becerisi şiirine akıcılığı veriyor.

Yine mehtaba daldım, seyre derman az gelir

Hülyalarım karışır, gönle ferman az gelir

  Ozanın yukarıdaki ikiliğinde bilerek sıkça kullandığı “a” sesi, “m ve n” sesiyle eşit kullanıldığından şiire, önce akıcılık sonra da güzellik veriyor.

Lâyık görür isen, bizi sen eğer

Himmet eyle bize, sevdik be usta 

  Yukarıdaki iki dize için de aynı şeyleri söylemek mümkün.
  On iki kelimeden oluşan iki dize, yalnızca kalın seslilerden oluşan iki kelime barındırırken, diğer on kelime ince seslilerden oluşuyor.  Kalın seslilerden oluşan iki kelimenin 1’ini başa getirirken diğerini de sona getiriyor.

  Hanifi Yılmaz’ın  şiirinde ölçüyü kullanması bıktırıcı mı oluyor? Böyle düşünenler olabilir. Ama ilerleyen yıllarda buna fırsat vermeyeceğine inanıyor, ozana başarılar diliyorum.




-------------------------------



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder