8 Şubat 2016 Pazartesi

İRFAN HOCA /İRFAN PARLADI





DOĞUMU: 1941 yılında Kahramanmaraş’ta doğudu.

ÖĞRENİMİ : İlkokuldan sonra emsileyi ezberledi. Binadan da biraz okudu.
Askerden önce tahsil için Suriye’ye gitti. Burada kaldığı yıllarda Emsileyi ve diğer gramer kitaplarını okudu.

10 yıl kaldığı Süriye günlerinde unutamadığı anıları mevcuttu.
Hocanın, bir gün Şam'dan Halep'e gitmesi gerekir. Vakit akşam üzeridir. Dolmuş taksiyle gitmek ister. Yolda akşam olunca namaz kılmak için taksiyi durdurur. Namazını kılar, taksiye gelir. Sorun bundan sonra başlar.
10 yıl Suriye’de kaldıktan sonra Mısır yılları başladı. Ezher’e kabül edildi. Ezher’de hadis ilmi yanında diğer ilimlerle de meşgul oldu. Ezher’de tez için 4 cilt tutarında hadis yazdı. 6 takımını Ezher kütüphanesine bıraktı.

Kendisi gelince kitapları Üniversite yönetimi tarafından basıldığını ve ders kitabı olarak okutulduğunu sonraki gelenler söylüyor. Mısır ile Türkiye arasında telif anlaşması olmayınca, kitapları için telif hakkı alamadı.
Harran Üniversitesinden aradılar. Kitaplarını basmak üzere hocadan izin istediler. Ama önce Tükçeye çevirmek gerek.

---------

Ezher'in etrtafındaki mahalle, diyor hoca, uyuşturucuların, katillerin ve yankesicilerin barındığı mahalle idi. Köşebaşlarında bekliyenlerin sivil polis olduğunu ilerleyen günlerde anladık. Amaçları öğrencileri korumak ve kötü adamların tuzaklarını bozmak. Şüphelendiklerinin üzerine çullanırlar, uyuşturucuyu bulurlardı.

*

Ezher'e başı açık kadın giremez. Bir gün bir kadın salona kadar ilerlemiş. Çıkardılar.

2007 yılı Ekim ayının sonlarında başladığımız ders uzun sürdü. camide devam ettik. Öğrenci sayımız, zaman zaman 12 kişiye kadar çıktı. 1. dersin akabinde kahvaltıya otururduk. Kimi günler çorba olurdu. Ama genelde zeytin ekmek ve çay. Asıl amacını ders olmadığını bildiğim adamların varlığı beni tedirgin ederdi. belki başkalarını da. Çayı höpürdederek içmeler, yemeklerde ağzı şapırdatmalar dayanılacak gibi değildi.

Hoca, mahallenin üst taraflarındaki yeni evine daşınınca , her sabah camideki dersimizden olduk. Burası, çamudu, karanlıktı. hocanın birinin yardımı olmadan gelmesi imkansızdı. Biri arabasıyla alacak, ders sonu da bırakacaktı. Arabası olanlar buna yanaşmadı. Adıyamanlı arkadaşla biz evinde ders almaya başladuk. Salonda seccade sürekli açık bulunurdu.
Haftada boş günü bir gündü. 3 gün hanımların gelmesine adadığı salonda 2 gün de bize ders veriyordu. Baharın son günlerindeki bu ders ne güzeldi. 2 gün başka erkeklere ve kalan bir günü de dinlenerek geçiriyordu.

-------

Birinci dersin sonunda ve ya 2. dersin ortalarında Hoca anne çayımızı hazırladığında kapıya vururdu.

Şam'da caminin imamı hacca gider. İrfan Hoca'ya yerine cumaları kıldırmasını, hutbeleri okumasını talep eder. Hoca itiraz eder. Ben Türk'üm, araplara imamlık yaparım da, hutbe.... okur.

Bir de bayram namazı ve hutbesi var. 4 cum ve bayram.... Hocaya her hutbe başı 5 riyal verilir. O zaman için büyük para.

Hoca bakarak okuduğundan minbere bir de lamba yaptırır. Bu imamın hoşuna gider.

Zaman zaman 12 kişi oluyoruz.

Çok zaman da 5/6 kişiyle ders yapıyoruz. İşte asıl öğrenciler bu kadar.
Aralarında arabası olmayan bir ben varım. Ne arabam var, ne de kullanmayı biliyorum.
Hoca, dün Bekir’e telefonla bildirmiş. Ara verdiğini söylemiş. Nedenini de, havalar sıcak. Geceleri kısa. Gündüzler sıcak olduğundan uyunmuyor. Geceden az uyku yeterli değil. Bilmiyorum, belki de Bekir’in düşüncesi bunlar. Bunları duyunca, hayır dedim. Asıl amacı bu değil hocanın. Ya nedir, dedi o. Hani sabahki mesele.
Hoca anlatıyor.

Hoca’nın yeni evraklara ihtiyacı var. Sıcakta kente inmek hoca için mesele. Hoca ders esnasında gitmenin zorluğunu vurguladı. Ama kimse de aldırış etmedi. Hoca’nın evine gidiyorum. Fotoğrafını ve kimliğini alıyorum. Muhtar, kesinlikle olmaz, diyor. Kendinin gitmesi gerek. Ben, diyor gelinimin bile muamelesini yaptıramadım. Yeniden hoca’ya gidiyorum. Durumu anlatıyorum.

Bekir’e diyorum ki; madem senin resmi görevin var. Emekli olan arkadaşlar var. Hoca’yı arabayla götürüp getirebilirlerdi.

-------

Hesap günü 50 bin yıl kadar uzun olacağını söylüyor bazı alimler. Bazıları ise 2 rekat namaz kılacak kadar kısa olacak diyor.
Diyebiliriz ki, ameli iyi olana 2 rekat namaz kılacak kadar kısa olacak.

-------

Derslerde sıkça anılarını yoklardı. her anısı sanki bir darbı mesl gibi keskindi. Anılarını, konunun geldiği zaman sarfederdi.


Önce İngilizler vardı dermiş babası hocamın. İngilizler emaneti (Maraş’ı) ehline vermişler. Fransızlar’a. Fransızlar azınlıklarla beraber olmuşlar. Ermenileri desteklemişler. Kışkırtmışlar ve desdeklemişler.

Hocamın babası saatçılık sanatını bir Ermeni’den öğrenmiş. Yıllarca çıraklık yapmış Ermeni’ye. Ermeni onu evine davet edermiş bazı günler. Son günlerde silahlı adamların girip çıktığını görmüş hocamın babası. Ve ustası bu işlerin karşısında imiş. Dermiş ki. “Bunlar yine bir şeyler yapacak..”

Fransızlar Ermeniler’i yalnız bırakmış zamanla.

Hocam bunları, Bedir Savaşını yorumlarken anlattı. Hani şeytan,”sizinle beraberim.” Diyor da, savaş başlayınca sıvışıyor ya.


Çayı büyük bardakla içmeyi daha çok severdi. Evinde.

-------

İhtikardan sorduğumuzda ; Arpa, buğday, incir, hurma vs gibi … ve hayvan yiyeceğinde… ama kendi ürettiği malını sonra satmasında mahzur yoktur. Ticaret yaptı, dışardan mal getirdi ve sakladı.. bunda ihtikar yok.

ÇALIŞTIĞI YERLER

12 gün Adana da vaizlik yaptığında bir berbere girdi. Berber, rüyasında annesini görmüş. Şalvarı eski imiş. Hani adana’lılar şalvar giyer ya. Fakire şalvar diktirmeye karar vermiş.

Hoca diyor ki, “babamı rüyamda gördüm. Başını tutuyordu. Başının bir kenarı ağrıyormuş.

Ve babamın namına haccetmeye karar verdim.

*

Tükoglu ilçesinde

Adıyaman’da çalıştı. Burada terörün sık olduğu yıllarda Adıyaman’da çalıştı. Ramazan gecelerindeki izlenimlerini şöyle:

Her akşam vaiz vermek üzere teravihe gidip gelirken uzun ve kimsenin olmadığı ıssız yerlerden gelip giderdi. Terörün sık olduğu yıllardaki bu görevi onu etkimedi.

ŞAKACI İDİ

Bir gün bir sohbette, çayına şekeri yarım kaşık atınca, " benim evimde bana cimrilik yapıyorsun. Ocağı yanasıca." dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder